Mehmet Göncü
28 Ekim 2011
İnsanlığın bilinen tarihini incelediğimizde şu gerçekle karşılaşırız.
İnsan denilen canlı türü şuurlu, yani düşündüğünü düşünebilme yeteneğine sahip olduğu için, yaşam olgusu ve döngüsü içerisinde saygı görmeye ihtiyaç duyar. . Diğer canlılarda yalnız karşılıklı sevgi yeterliyken, insan buna ilaveten saygı da görmek ister ve bu gerçekten bir ihtiyaçtır.
İşte kimi insanlar görmek istedikleri bu saygıyı, ilmiyle, iyilikle elde etmeyi başarırken, bazıları da yeterli ilim ve bilgi sahibi olmadıkları için, zorbalık ve zulümle elde etmeye çalışırlar ve bunları asla elde edemezler, elde etmiş gibi görünürler ve sonuç hemen hemen hepsi için bir hüsranla neticelenir.
Öte yandan; ilim ve iyilikle elde edilen saygı sahibi insanlara bakacak olursak ki bunlar; Enbiyalar, Evliyalar ve bilim adamlarıdır. Bunlar hem yaşarken, hem de öldükten sonra kıyamete kadar saygı ve sevgi göreceklerdir.
Zulüm ile âbad olmuş gibi görünenlere ve sonları hüsranla biten Megalomani (Büyüklük) hastalığından muzdarip zalimlere birkaç örnek verecek olursak ki tarih bunları hem yaşarken, hem de öldükten sonra kıyamete kadar lanetle anmış ve anmaya da devam edecektir.
Kendini tanrı sanmış ve Hazreti Musa’ya zulüm etmiş firavunla Hazreti İbrahim’i ateşe atan Nemrut’un Zelil ve rezil olmuş sonlarını bilmeyen olmadığı gibi akıbetleri kutsal kitaplara da geçmiştir.
20. ve 21. asırda yaşamış ve çıkardıkları savaşlarla milyonlarca insanın ölümüne ve büyük rakamlarla doğal kaynakların israfına sebep olmuş ve hayatları boyunca bir kez olsun barış sözünü ağızlarına almamış olan megalomani hastalığına duçar zalim diktatörlerin ibret verici berbat sonlarını biliyoruz. Onlara şimdi kendi halkları dahil, hiç kimse ne sevgi ve ne de saygı gösteriyor.
Sonuçta atasözü doğrulanıyor:
“Zulüm ile abad olanın
âhiri berbad olur”
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…
Ahir: Akibet