Cihat Kürkçüoğlu
28 Eylül 2011
Urfa, 12.000 yıllık tarihi ile zengin kültürleri bağrında besleyen bir şehirdir. Tarih bu kadar eski olunca kültür birikiminin çeşitli ve zengin olması kaçınılmaz oluyor. Bu şehirde mimari bu kadar zenginse, müzik bu kadar zenginse, mutfak kültürü bu kadar zenginse tüm bunların nedeni 12.000 yıllık kültür birikimi olmalıdır. Urfa mutfağında etin ve kebabın önemli bir yeri varsa, bunu Göbeklitepeli avcı hemşehrilerimizin 12.000 yıl önce av etleriyle beslenmesinde aramamız gerekir diye düşünüyorum.
Mutfak ve yeme içme kültürü Urfa’nın zenginlik gösterdiği kültür kaynaklarından sadece biri. Bu güne kadar bu kültürü bizlere tanıtan çeşitli kitaplar yayınlandı. “Tandırlıktan Gelen Lezzet” adlı kitap bunların sonuncusunu oluşturuyor. Şanlıurfa Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan kitap, Lütfiye Akalın tarafından kaleme alınmış ve yazarın eşi Müslüm Akalın tarafından yayına hazırlanmış.
Yeme-içme ihtiyacı, insanoğlunun dünyaya geldiği andan itibaren ilk tanıştığı, yaşamı boyunca sürdürdüğü en temel ihtiyaç. Bu ihtiyaç insanın sosyal yaşam biçimi ile, yerleşik kültür birikimi ile, yaşadığı coğrafya ile çeşitlenip zenginleşiyor veya yoksullaşıyor. Çorak topraklarda yaşayan insanların, konar-göçer toplulukların ya da ekonomik olarak güçlü olmayan toplulukların mutfak kültürlerinin zengin olması beklenemez.
Verimli topraklardan elde edilen ürün zenginliğine, kişinin sosyal yaşam zenginliği ve kültür birikimi de eklenince mutfak kültürünün zengin olması kaçınılmaz oluyor.
İşte, “Tandırlık’tan Gelen Lezzet” kitabının yazarı Lütfiye Akalın bu özellikleri taşıyan Urfa’nın köklü ailelerinden geliyor. Gönüllerinin zenginliği ve sofralarının herkese açık olması ile tanınan ailelerin mensubu olmak bir yemek kitabı yazmada insanı ayrıcalıklı kılıyor ve böylece zengin yemek çeşitlerinin en doğru bir biçimde tanıtıldığı, kuşaktan kuşağa aktarılmış bilgilerin toplandığı bir kaynak kitap ortaya çıkıyor.
“Tandırlık’tan Gelen Lezzet” kitabını benzerlerinden ayrıcalıklı kılan tarafı, sadece yemek tariflerinden oluşmuyor olması. Kitapta birçok yemek adının kaynağına inilmiş, hangi yemeğin yanında nelerin yenileneceğine ilişkin tavsiye ve bilgilere yer verilmiş. Urfalının gündelik hayatında yemek geleneğine yüklediği anlam, bu geleneğin arka planı ve yemek üzerine söylenmiş atasözleri ve deyimler, yeme içme sözlüğü, toplu ve özel yemekler, Doç.Dr. Abdullah Ekinci’nin “Urfa’da Mutfak ve Mutfak Kültürünün Tarihi Arka Planı” adlı makalesi ile A.Cihat Kürkçüoğlu’nun “Eski Urfa’da Gündelik Hayatın İçinden” başlıklı yazıları kitabı benzerlerinden farklı kılmış. Urfa’nın yerli ailelerinden oluşan çoğu bayan 39 kişi “yararlanılan kişiler” olarak kitapta yer almış. Kitabın sonundaki “Kaynakça” bölümü kitabın geniş bir araştırmanın ürünü olduğunu ayrıca gösteriyor.
Yemeklerin hazırlandığı ve misafirlere ikram edildiği saray güzelliğindeki eski Urfa evlerinin fotoğrafları ise kitaba ayrı bir güzellik katmış. Kitaptaki fotograflar, Müslüm Akalın, Cihat Kürkçüoğlu, Burhan Akar ve Sabri Kürkçüoğlu tarafından çekilmiş.
Büyük bir emek sonucunda hazırlandığı anlaşılan kitabın tek eksiği, bu emeğin sahipleri hakkında, yani kitabı yazan ve yayına hazırlayan hakkında bilgi içermemesidir. Bu eksikliğin tevazudan kaynaklandığını düşünüyorum. Kitabı yazan ve yayına hazırlayan, kendilerinden söz etmek yerine sadece Urfa yemek kültürünü okuyucuya sunma gayreti içinde olmuşlardır. Ancak ben burada izninizle bu eksikliği bir nebze olsun gidermek maksadıyla kitabın yazarı Lütfiye Akalın ve kitabı yayına hazırlayan Müslüm Akalın hakkındaki bilgilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Lütfiye Akalın:
Urfa’da Halil-ür Rahman Gölü’nün kenarındaki zarif camiyi 1736 tarihinde yaptıran Rakka valisi Rıdvan Ahmet Paşa’nın torunlarından Mirmiran Hamavîzade Mehmet Paşa’nın biri erkek, sekizi kız olmak üzere dokuz çocuğu olmuştu. Kızlarından birinin adı Lütfiye Hanım idi.
Lütfiye Hanım, Urfa’da “Begler” diye de bilinen ve eski Belediye Reislerinden Neş’et Bey’in ağabeyi olan Hüseyinpaşazade Mahmut Faik Bey’le evlenir. Bu evlilikten doğan çocuklardan birisi de Ayşe Hanım’dır.
Urfa eski Belediye Reislerinden, Son Osmanlı Meclisi Mebusan azası ve TBMM 2. Döneminde Urfa mebusu olan ve Urfa’da ‘Siverekli Ali Efendi’ olarak bilinen Bucak aşireti reislerinden Ali Fuat Efendi’nin üçüncü eşi Kürkçüzade Bican Efendi’nin kızı Ayşe Hanım’ın intiharı üzerine Ali Efendi Mahmut Faik Bey’in kızı Ayşe Hanım’a talip olur ve bu dördüncü evlilikten oğlu Kemal dünyaya gelir.
Kemal Bucak Bey, Cumhuriyetten sonra “Alpan” soyadını alan Azabistanağasızade Hacı Müslüm Efendi’nin kızı Necla Hanım ile evlenir. Necla Hanım’ın annesi ise Cumhuriyetten sonra “Yetkin” soyadını alan Hacıkâmilzade Hacı Haşim Efendi’nin kızı Neciye Hanımdır. Bu evlilikten iki erkek, bir kız çocuğu dünyaya gelir. Kemal Bey kız çocuğuna kendi anneannesi Lütfiye Hanım’ın ismini verir.
Kitabın yazarı olan işte bu Lütfiye Hanımdır. Lütfiye Hanım, bugünkü Asfalt Yol’un güneyinde, o zamanlar “Beglerin Bahçesi” olarak bilinen yerdeki büyük dedesi Mehmet Paşa’nın konağında çocukluğunu geçirmiş, ailesinin zengin kültür birikimi ile beslenmiştir. Lütfiye Hanım’la ilgili yukarıdaki bilgiler, kitabın beslendiği bu zengin kültürel kaynağı göstermek amacıyla verilmiştir.
Urfa Lisesini ve Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra öğretmenliğe başlayan Lütfiye Hanım, 1979 yılında Av. Müslüm Akalın evlenir ve 2000 yılında Urfa Vatan İlkokulu’ndan emekli olur.
Müslüm Akalın:
Urfa kamuoyunca yakından tanınan bir isim olan Müslüm Akalın 1955 Urfa doğumlu. İlk ve Ortaöğrenimini Urfa’da yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik, köşe yazarlığı ve yayın yönetmenliği yaptı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında, siyasi partilerde yönetici olarak bulundu ve iki dönem Şanlıurfa Barosu Başkanlığı yaptı.
Avukatlığı yanında, Urfa’nın yakın tarihini, bilhassa Urfa’nın Kurtuluş Savaşı tarihini akademik disiplin içersinde ve bilimsel bir biçimde araştıran yerel bir tarih araştırmacısı. Bu gün, Profesörlük kariyerine ulaşmış birçok akademisyen, Urfa Kurtuluşu ile ilgili Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarında Sayın Akalın’ın engin birikiminden ve elindeki belgelerden önemli ölçüde yararlanmışlardır.
Sayın Akalın, dürüst, demokrat ve ilkeli davranışlarıyla aydın insan tiplemesinin örnek bir temsilcisidir. Çok okuyan, araştıran, okuduklarından ve araştırdıklarından elde ettiği bilgileri araştırmacı dostlarıyla paylaşmayı seven bir özelliğe de sahiptir. Sanat tarihi araştırmalarımda ve eski Urfa fotograflarından arşiv oluşturma çalışmalarımda Sayın Akalın, elinde bulunan birçok belge ve bilgiyi bana aktarmış ve bu sayede araştırmalarım ve arşivim gelişebilmiştir. Birçok kişide görülen egoist ve kıskançlık duygusu Sayın Akalın’da yer bulamamıştır. Gün geçmez ki e-posta adresime Sayın Akalın’dan bir bilgi, bir fotograf, güzel bir şiir gelmesin.
Müslüm Akalın geleneksel Urfa kültürünü yaşayan, elinden geldiğince yaşatmaya çalışan gerçek bir Urfalı, müziğimizin, sıra gecelerimizin, dilimizin, geleneksel yemeklerimizin yozlaşmasına tahammül edemeyen bir Urfa sevdalısıdır. Bu nedenledir ki Baro Başkanlığı sırasında eski bir Urfa evini Baro adına alıp restore ettirerek Urfa’ya kazandıran Akalın, bir süre ailesinin yaşadığı bir evi de restore ettirerek kurtardı.
Bunca güzelliklere, inceliklere sahip olan bir insanda güzel sanat duygularının da bulunması kadar doğal bir şey olmuyor her halde. Bunun içindir ki Müslüm Akalın, iyi bir şairdir, iyi bir müzik tutkunudur ve iyi bir resim meraklısıdır.
Otuz yıldan bu yana Urfa’yı araştıran ve yazan Sayın Akalın’ın bu güne kadar “Milli Mücadele’de Urfa” (1985-2007-2010), “Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey’in Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbindeki Savunması” (1992-2011), “Urfa Mücahedesi”(Binbaşı Ali Rıza Bey’in Hatıratı) (1995-2011), “Urfa’nın Kurtuluşuyla İlgili Belgeler” (1997), “Cumhuriyet Halk Fırkası Urfa Heyeti İdaresi Mukarrerat Defteri” (1999), “Derdim Çoktur Hangisini Yazayım (2004) adlarında kitapları yayınlandı.
Lütfiye Akalın-Müslüm Akalın çifti geleneksel Urfa kültürünü yaşam biçimlerine yansıtan örnek bir çift. Lütfiye hanım, kendi elleriyle hazırladığı lezzetli yemekleri ve özellikle çiğköftesi ile ünlü bir hanım olarak çevresinde tanınıyor.
İşte bu değerli çift tarafından kültürümüze kazandırılan “Tandırlıktan Gelen Lezzet” kitabı geçmişten süzülen incelikli bir kültürün genç kuşaklara aktarılmasıdır. Bu çalışmalarından dolayı Akalın çiftini kutluyorum.
Böylesine değerli bir kitabı layık olduğu mükemmel bir şekilde bastıran Şanlıurfa Belediyemize ve değerli başkanı Sayın Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba’ya şükranlarımı sunuyorum.