Ali H. Demir
8 Temmuz 2011
Okulların tatile girdiği şu günlerde eğitim toplumun gündeminden tamamen çıkmış gibi görünüyor. Her yıl olduğu gibi yine eylülde açılan okullar ocak-şubat döneminde ara verdi. Haziran ayı sonu itibariyle de okullar uzun bir yaz tatiline girdiler. Temmuz ayı başı itibariyle de öğretmenler yaz tatiline girmiş oldular. Okullarda derslerin kesildiği günden temmuz başına kadar, bir eylülden okullarda derslerin başlayacağı güne kadar öğretmenler okullara gidip bakanlığın çizdiği çerçeveye uygun olarak güya seminer çalışmalarına katılıyor, bu süreyi yine güya verimli geçiriyor gibi görünüyorlar. Ancak okullarda derslerin kesildiği tarihten itibaren hatta çok daha önce yaklaşık iki-üç hafta öncesinden itibaren okullar okul havasından çıkıyorlar. Öğrenciler son sınavların yapılmasına veya SBS sınavlarının yapılmasından sonra adeta öğretmenlerini de ikna ederek ders yapılmasını sona erdirip açık gibi görünen okulları tatile sokuyorlar. Öğretmenler ders yapmadıkları için öğrenciler okula gitmek istemiyor veya öğrenciler gelmedikleri için ya da ders yapılmasını istemedikleri, motivasyon sağlayamadıkları için öğretmenler ders yapmaktan ellerini çekiyorlar. Özellikle resmi okullarda uzun tatillerin öncesi ve sonrasında da en azından birer hafta olmak üzere ders yapılmıyor. Tüm bunları bir araya getirip bakınca okullarda yüz seksen gün gibi görünen iş günü ucundan kenarından kırpıla kırpıla oldukça aşağılara çekiliyor. Bu arada resmi tatiller, kutlamalar, törenler, bayramlar, bayram hazırlıkları, provalarla geçen zamanı hiç hesaba katmıyoruz. Zira bunlar da hesaba katılırsa herhalde okullarda gerçek anlamda eğitim öğretim yapılan süre oldukça azalıyor.
Buraya kadar dile getirilen hususlara bakılınca eğitim öğretim yapılan kurumlarda büyük bir zaman israfının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Okullarda sene başında belirlenmiş haftalık ders programları, haftalık zaman çizelgeleri kağıt üzerinde çalışma düzenini gösteriyor. E okul sayesinde bakanlık veya il ilçe milli eğitim müdürlükleri merkezden, okullara gitmeden okullarda yapılan çalışmalardan haberdar oluyorlar. Ancak okullardaki zaman israfına çare arama konusunda ne yazık ki gözle görülen bir çabadan söz edebilmek mümkün görünmüyor. Ülkemizdeki eğitim öğretim faaliyetlerine yönelik programların geliştirilmesi, kılavuz kitapların hazırlanıp okullara gönderilmesi, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının sayfasında yayınlanan planların, uygulamalar ilişkin resmi yazıların web sayfalarında yayınlanması, e okul üzerinden kayıt edilmesi gereken öğrencilerin zamanında işlerinin yapılması, zümre ve şube öğretmenler kurulu ve benzeri kurul ve komisyonların kurulup toplanması gibi birçok hususla ilgili iş ve işlemler yapılıyor. E okul sistemine girilen notlar, performans, proje çalışmaları, ortalamaların sistemde otomatik olarak hesaplanması, devam, takip ve nakil işlerinin elektronik ortamda yürütülmesi gibi işlemler de ilave olarak bunlara eklenebilir. Ancak tüm bunlar eğitim öğretimin rutin yönüne, bir zamanlar kâğıt üzerinde yapılan iş ve işlemlerin şimdi elektronik ortama aktarılması ile sınırlı olan yönüne karşılık geliyor. E okul sistemi son yıllarda milli eğitim bakanlığınca yapılmış önemli projelerden birisi olmakla birlikte eğitimi kağıt üzerinde kalan boyutundan öteye gidemiyor.
Okullarda geçen zamanın verimliliği, öğrencilerin edinmesi gereken niteliklerin ne derece edindiğinin belirlenmesi, personelin işini ne derece nitelikli yaptığının takibi, eğitim alanına aktarılan kaynakların amacına ulaşma düzeyinin belirlenmesi, alınan kararların uygulanma düzeyinin görülmesi, toplumun insan gücü kaynağının istendik düzeyde gelişme durumun görülmesi, toplumun farklı yaş gruplarına yönelik olarak verilen eğitimin planlandığı şekliyle amacına ulaşma durumu gibi daha çok niteliğe yönelik boyutunda yapılması gereken çalışmalar konusunda kimin ne tür çalışmalar yaptığından toplumda hemen hiç kimsenin bilgisi yok denebilir. Oysa eğitim denilince kağıt üstünde görünen niteliklerden çok daha önemli olan bu sayılan niteliklere odaklanılması gerekiyor.
Eğitimde odaklanılması gereken nitelikler konusunda çalışmaları organize edecek, yönetecek, planlayacak olan birimler olarak okulları görmek ülkemiz eğitim sistemi açısından doğru olmayan bir yaklaşım olacaktır. Zira okullar eğitim sistemi içinde en alt basamakta olan ve kendilerine daha çok teknik düzeyde görevler biçilmiş kurumlar durumundadır. Okulların bağlı olduğu birimler olarak il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri özellikle de il milli eğitim müdürlükleri önemli bir konumda olmakla birlikte bu birimlerin personel nitelikleri, çalışma esasları, sistemde kendilerine biçilmiş roller itibariyle değerlendirildiğinde bakanlığın pasif bir uzantısı olmaktan öteye gidemedikleri görülmektedir.
Eğitim sistemine yapılan işler açısından bakıldığında yollar dönüp dolaşıp yine bakanlık merkez teşkilatında birleşmektedir. Bakanlık merkez teşkilatının sistem içindeki güçlü yapısı okullarda ve diğer alt birimlerde rutin ve teknik düzeydeki işlerin kağıt üstünde veya elektronik ortamda depolanmasından başka bir şey yapılmasını engellemektedir.
Okulların nitelik odaklı işletilmesinin önündeki en önemli engellerden birisi tüm iş ve işlemlerin merkezden gelecek komutlara bağlı olarak yürütülmeye çalışılmasından kaynaklanıyor. Merkezden hazırlanan programlar değiştirmeye uğraşmaksızın uygulanıyor gibi görünüyor. Sınıflarda yapıldığı sanılan işler ders defterlerine yazılıyor. Ders defterlerine bakılınca merkezden gelen direktiflere aynen uyulduğu düşüncesi doğuyor. Ders defterlerinde yazılan hususların öğrencilerde gerçekten var olup olmadığı sorgulanmadığı için her şey kağıt üzerinde tam görünüyor. Sistemde etkin bir sorgulama olmadığı için sorunun gerçek anlamda nerede olduğu görülemiyor. Merkez kendi direktiflerinin okullarda uygulandığını zannederken gerçekten okullarda neler yapıldığının da farkına varılamadığı için –zira etkin bir denetim yok- adeta okulculuk oyunu her yıl devam edip gidiyor.
Okulların kapanması sonrası yıl boyunca neler yapıldı, hangi alanda ne derece başarıya ulaşıldı, başarıya ulaşmada sorun yaşanan yönlerde ne tür düzeltmeler yapılmalı gibi sorular üzerinde hiç durulmaksızın her yıl okulların açılıp kapanması adeta okulculuk oyunu oynanıyormuş izlenimi veriyor denilse yanlış bir değerlendirme olmayacaktır.
Eğitim sisteminde her düzeydeki okulların yakından ve etkin bir şekilde denetlenip değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Okulların doğrudan bağlı olduğu birimlerin personel niteliklerinin mutlaka geliştirilmesi gerekiyor. Bunun için öncelikle her düzeyde yönetici atama, seçme, değerlendirme ve yerleştirme sisteminin yeniden elden geçirilmesi gerekiyor. Şu an çok yetersiz de olsa okullar dışında hemen hiçbir düzey için yönetici seçme, atama, değerlendirme ve yerleştirme sisteminin olmaması önemli bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin personel niteliklerinin, eğitimin her düzeyde doğru yönetilmesine imkan sağlayacak hale getirilmesini gerektiriyor. İl ve ilçe birimlerinin çalışma esaslarının daha özerk, daha katılımcı, daha öz değerlendirmeye imkan verecek hale getirilmesi gerekiyor. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin her düzeydeki okullarda yapılması gereken faaliyetlere karşı daha duyarlı, daha ilgili hale getirilmesi gerekiyor. Okulların da teknik düzeyde rutin işleri yapmaktan öteye geçip öğrenci, öğretmen, veli ve çevre etkileşiminin daha etkin olduğu yerler haline getirilmesi gerekiyor.
Buraya kadar yapılması gereken iş ve işlemlerin yerine getirilmesi merkez ve taşra birimlerinin görev tanımlarının, rollerinin yeniden tanımlanmasını gerektiriyor. Yapılacak düzenlemeler sonrası karar almaya, değerlendirme yapmaya, öz değerlendirmesini yapmaya alışacak taşra birimleri eğitim konusunda çok daha aktif, etkin ve işlevsel hale dönüşmüş olacaktır.
Soru, görüş ve değerlendirmeleriniz için….
Ali Hikmet Demir