Deniz Güney
2 Haziran 2010
Neden mi utandım?
Ne bileyim işte.
Utandım gene.
Bu şehre aşık her adam gibi ben de utandım işte
Urfalı olmaktan değil, Urfa’nın turizm alt yapısının eksikliğinden utandım.
Bir de böyle geçenlerde Fenerbahçenin kupa maçında utanmıştım.
Şampiyonluk gitti diye değil
O rezil anonstan dolayı utanmıştım.
Aslında içimde çocukluğumdan gelen bir utangaçlık duygusu var benim.
Ne bileyim işte geçenlerde yine çok utandım.
Urfa dışında tanıdığım herkese her vesile ile yaşadığım bu şehrin tarihi doğal ve kültürel güzelliklerini böbürlene böbürlene anlatırım ben.
Böylece onların da Urfa turizmine katkı sağlamalarını amaçlarım.
Bu güne kadar da çok sayıda arkadaş çevremin Urfa’ya gelmesini sağlamışımdır.
Ama her seferinde de onlara Urfa’yı gezdirirken utanmışımdır.
Yine geçen gün öyle oldu.
Urfa’nın tanıtımı için öyle çok fazla insanüstü bir çaba sarf etmenize gerek yok aslında.
Yalnızca mevcudu iyi korumanız ve mevcuda güzel bir makyaj yapmanız yeterli.
Ama yetkililerimiz bunu yapmaktan bile aciz
İşte bu da beni her Urfa aşığı gibi kahrediyor.
Bir misafirime Urfa’yı gezdirirken utandırıyor
Ha bire turist gelsin istiyoruz. Ha bire ulusal ve uluslar arası etkinlikler düzenleyip tanıtımlar yapıyoruz. Alt yapımızı yapmadan bu kadar gelen turisti bile ağırlamakta zorlanıyoruz.
Turistleri gezdirirken rehberimizin olmayışı, gecekondularımız, tarihi varlıklarımızı restore edemeyişimiz, ana cadde üzerindeki boş ve virana binaların çirkin görüntüleri utandırıyor bizleri. Ben de geçen gün uyanıklık yapayım utanmayım bu kez dedim kendi kendime
Öyleyse dışardan gelen misafirlerimi şehrin kötü görüntüleri olan yerinden götürmeme kararı aldım. Şehirleşmenin güzel, tarihin yeniden canlandığı yerlerden geçirmeye çalıştım.
Balıklıgöl’den geçiriyorum misafirimi. Mecburum çünkü. Burayı görmeleri gerekiyor.
Ama daha Balıklıgöl’e girmeden El Ruha otelinin dibindeki taziye evinin bitişiğindeki tarihi varlığımızın önünden geçerken belediyenin, evin pisliğini halının altına süpürdüğüne benzer bir olayı dikkatimi çekti. Misafirlerimin görmemesi için bakışlarını farklı yerlere yöneltmeye çalıştım. Çünkü taziye evinin yanındaki tarihi varlığın önüne belediye çirkinliği kapatmak için reklâm panoları koydurmuş. Bu manzara karşısında Utandım ve Sıkıldım. Hemen hızlı hızlı adımlarla oradan geçirdim misafirlerimi. Oradan tarihi çarşıları gezdirdim. Haşimiye ve Divanyol caddesinde yürütüm. İçlerinden biri sıkıştı ve tuvalet sordu. Yine utandım. Aldım bir caminin tuvaletine götürdüm. Yerin dibine girdim. Utandım.
Dedeman otelde konaklıyorlardı biraz dinlenmeleri için aldım oraya götürdüm.
Dedeman Otelinin terasından Urfa’yı kuş bakışı izlemek istediler.
Birlikte çıkıp seyrettim şehri Urfa’mı.
Millet Hanının tarihi varlığı, ancak kötü görüntüsü içimi sızlattı. Misafirlerim hemen sordu burası ne diye. Utandım. Çünkü baliciler dolanıyordu içinde. Yıkık virane bir tarihti karşımda duran. Bilmem kaç kez kurtarma çalışması yapılmış fakat bir türlü Urfa’nın Topkapısı olamamıştı.
Utandım…
Sonra Harran Oteline doğru yürüdük. Eskiden DYP Parti binası olan Karakoyun İş merkezinin karşısındaki tarihi bina takıldı gözüme. Oranın da kötü görüntüsünü göstermemeliyim deyip misafirlerimi çaktırmadan uzaklaştırdım oradan hemen.
Yine utanmıştım. Atatürk Bulvarında ilerliyoruz. Valiliğin hemen karşısında ve her gün vali beyin pencereden izlediği 1939 yılına ait bir okul binası, çatısı yanmış, balicilerin cirit attığı bir mekan misafirlerimin gözüne takıldı.
Utandıran mayınlarla dolu bu şehirde birini pas geçirsem diğerine basıyoruz. Bu kez sormayın dedim içimden. Çok utanırdım burayı da sorarlarsa dedim.
Ama sordular. Utandım yine
Anlatmak da zorlandım.1939 yılında İsmet İnönü döneminde yapılmış Cumhuriyet Tarihinin Urfa’daki ilk beton eseri. İlkokul hizmeti vermiş Kız Lisesi olmuş. Sonra 12 Eylül’de askeriye kullanmış. Yaklaşık 30 yıldır boş duruyor. Bir ara asker milli eğitime devretti bu okulu. Sonra bir gelişme sağlanmadı. Yeniden okul da olmadı. Ama burası için çok direndi bazıları.
Boş virane ve bakımsızlıktan her gün biraz daha yıkılan bu binanın geçen yıllarda çatısı yandı. Balicilerin yangını diye yazdı gazeteler. Yüzlerce kez haber yapıldı burası. Ama bir türlü kurtarılmadı. Ya da değerlendirilmedi burası.
Yıkın şu çirkin görüntüyü artık. Ya da restore edin. Utandırmayın bizi. Utanç abidemiz olmasın. Vali bey’in tam karşısındaki bu binaya sayın vali nasıl kayıtsız kalıyor anlamış değilim.
Tarihi bir bina değil. Tarihi bir bina muamelesi görüyor. Okul mu yapılır yoksa satılır da bu binanın parasıyla 10 tane okul mu yaptırır sayın valimiz bilemem.
Eğitime bu kadar düşkün bir vali neden buraya kayıtsız kalır anlamış değilim.
Yada Vakıflara mı verilir. Bir şeyler yapılsın artık.
Yeter artık daha kaç yıl böyle utanç abidesi olarak kalacak bu bina..
Böyle bıraktıkça Atatürk’ün silah arkadaşı İsmet İnönü’nün kemiklerini sızlattığınızın farkında mısınız?
Tarihi eser desem tarihi eser değil. Peki, neyi beklersiniz?
Çatısı yanmış boş bir ambarı andıran camları çerçevesi kırık bu yapıya el atın da
Utandırmayın bizi