İbrahim Halil Okuyan
12 Şubat 2010
İlk başta “Haçlı savaşını başlatan kumandanlar” zafer sarhoşluğuyla, “Bu bir haçlı savaşıdır” dediler.
Sonradan sağdan soldan uyarı sözleri duyuldu. “Aman ne yapıyorsunuz, Müslümanları uyandırmayın!” denildi ve yarım ağızla yeni ve top yekin haçlı savaşının resmen adı konulmamış oldu.
Adı konulmasa da bu bir haçlı savaşıdır.
Kaçıncı olduğunu artık tarihçiler tespit etsin.
11 Eylül hadisesi de, İngiltere`deki son hadiseler de birer tezgâhtır. Haçlı savaşını başlatanların “Müslümanları kıymak için” hazırladıkları tezgâh…
Düşünün siz: İkiz kuleler yerle bir oluyor.
O binalarda çalışan üç bin küsur Yahudi’nin bir tekinin bile burnu kanamıyor.
Çünkü o gün hiçbiri işe gitmiyor.
On binlerce ton çelik ve beton yığını arasında bir Suudi vatandaşına ait pasaport –yepyeni ve zedelenmemiş halde- bulunuyor.
Yıllar önce yapılan planın esası şudur:
Mümkün olduğunca çok Müslüman öldürülecek.
Müslüman’ın savaş gücü imha edilecek.
Müslümanların ellerindeki stratejik noktalar ele geçirilecek, petrole el konulacak.
1991`deki Körfez Savaşı’nda, resmi rakamlara göre 60 bin Irak`lı Müslüman öldürüldü.
Bir defasında teslim olmalarına rağmen 8 bin Irak askeri diri diri kuma gömüldü.
Slobodan Miloseviç’in katliamları:
1992–1996 yılları arasında Batının da göz yummasıyla Yugoslavya’da çoğu Müslüman 180 binden fazla insan öldü.
Afganistan Savaşı:
2001 Ekiminin 7. gününde başlamıştır.
Amerika tarafından 11 Eylül Saldırıları gerekçesi ile yapılmıştır.
ABD Başkanı George Bush’un “terörle mücadele” politikası kapsamında yaptığı bir savaştır.
Harekât Usame Bin Ladin’in yakalanmasına değin sürecekti.
Aynı zamanda Taliban ve diğer Taliban yandaşı güçlerin ortadan kaldırılması ile harekât sona erecekti.
Böylelikle Afganistan’da iç güvenlik sağlanmış olacaktı.
Ama devam ediyor savaş kayıpları sadece Amerika Ve İngiliz askeri ve dolar kaybı olarak dillendiriliyor.
2011 de sona erdirilmesi planlanıyor.
Bilanço kan ve gözyaşı.
Esas sebebin petrol ve uyuşturucu olduğu öne sürülüyor.
Amerika ve İngiltere’nin Irak bilançosu:
2003 de başlayan Irak’a barış ve demokrasi (!)getirmek amacıyla başlatılan savaşın bilançosu çok ağır.
Şimdiye kadar pek çok konuda bilançolar çıkarıldı.
Bu kez, eşlerini kaybeden kadınların sayısı ortaya çıktı.
Birleşmiş Milletler verilerine göre Irak savaşı 1 milyon dul kadın yarattı.
Bu kadınların sadece yarısı sosyal güvenliğe sahip ve yardım alabiliyor.
Irak’ta dul kadınlar genellikle siyah giyiyorlar, sokağa çıkmaktan korkuyorlar.
Dul kadına bakışın çok değiştiğini söyleyen bu kadınlar “Her an her yerde taciz ve tecavüze uğrayabiliriz. Bizi koruyacak kimse yok” diyor.
Ama sokağa çıkmaya çekinen bu kadınlar, en çok canlı bomba olmaya gönüllü kadınlar.
Gelinen nokta bu barış ve demokrasi adına Irak’ta.
Geride kalan ve hafızalara kazınan hep aynı sahneler hep aynı senaryoların resimleri kalacaktı….
Çekildikleri yerlerde kargaşa oluşturacak, kolay idare edilecek, kendi söylemlerine tercüman olacak, kendi ağızlarından konuşacak varisler ve Frenkeştaynlar bırakacaklardı…
Ve yine kanlar dökülmeye devam edecekti..
Çünkü hala sömürülecek ganimetler ve kaynaklar vardı…
Bize insan haklarını, demokrasi, azınlık(!) hakları öğreteceklerdi..
Çünkü onların engin tecrübeleri vardı dünya tarihi boyunca kazanılmış…
Ve biz hala size katılmak istiyoruz, size benzemek istiyoruz diyecektik..
Her şeyi ama her şeyi dünya kurulalıdan beri dünyaya kan ve gözyaşı ekmiş bir Batı’nın peşinden koşmaya onlara yaranmaya, onları sevmeye devam edecektik..
Onlar hala sözde Ermeni katliamlarını öne sürecek, sözde azınlık haklarını öne sürecek, ağır tahkimler sunacak, cezalar yağdıracak, Vatikan’a gidip yeni bir haçlı savaşı talebinde bulunacak ama biz hala uyumaya devam edecektik…
Ve kendimizi aynada kedi olarak görmeye devam edecektik…
Bize hala neden bir türlü yaklaşmaya cesaret edemediklerini de anlamaktan da bihaber olacaktık…
1071 tarihi Anadolu Türklüğünün başlangıç tarihi filan değildir!..
Bizim bu topraklardaki tarihimiz çok daha eskilere gider…
Ama 1071’in gerçekten bir önemi vardır.
Türkler o tarihten kısa bir süre sonra başlayan Haclı Seferlerine bir kalkan teşkil etmişler; adeta bütün Doğunun müdafaasını üstlenmişler, bu ülkelerdeki Batı işgal ve sömürgeciliğini engellemişler, geciktirmişler; en zayıf anlarında bile Batıya teslim olmamışlardır.
Neticede Doğunun kaleleri birer birer düşse de; Müslüman Anadolu Türk Devleti dünyada Avrupa’nın, Rusya’nın, Japonya’nın ve ABD’nin sömürgesi olmayan tek ülke olarak kalmıştır…
Atatürk’ün istiklal mücadelesi bu hali perçinlemiş, bütün Mazlum Ülkelere örnek teşkil etmiştir.
Ne yazık ki, İsmet Paşa ile başlayan Mandacılık dönemi (1939), son günlerde Avrupa Birliğine yamanma hevesi ile hız kazandı…
Türkiye’nin Dünya Tarihindeki rolünü değiştirmek isteyenler çoğaldı…
Şarkın Kılıcı olmaktan vazgeçip Batının Maşası olmaya heveslenenler arttı…
Hâlbuki Türk Milletinin ve Doğunun, Batıdan insanlık olarak öğreneceği hiç bir şey yoktur.
Tersine, öğreteceği çok şey vardır!..
Anacak önceden kendi tarihimizi, değerlerimizi iyi öğrenmeliyiz bu bize yapabileceklerimiz işler hakkında güven verecektir.
İşte ATATÜRK, o dönemde hayal bile edilemeyen bir çağ değişikliğini
müjdelemiştir!..
Türk, 1000 yıllık bu şerefli görevi bırakmaz!..
Doğunun maddi ve manevi hazinelerinin açgözlü Batı tarafından bir kere daha talan edilmesine izin vermez!..
İnanıyorum ki, Türkiye liderliğindeki, Türkî Cumhuriyetleri ve Müslüman ülkelerin gücü, bir gün mutlaka birleşecektir.
Tarih boyunca, Müslümanlar idareleri altındaki milletlerin hukukuna saygı göstermişler, hiçbir devirde bunlara zulüm işkence yapmamışlardır.
Mesela Osmanlının hiçbir döneminde kendilerinden olmayanlara zulüm yapılmamış, bunlar birbirlerine düşürülerek kırdırılmamıştır.
Batılı sömürgeciler ise, her türlü zulmü işkenceyi reva görmüşlerdir. Sadece Müslümanlara değil, kendi inançlarından olmayan yani Hıristiyan olmayan herkese aynı muameleyi göstermişlerdir.
Umulur ki, 21. yüzyılda artık bu huylarından, politikalarından vazgeçmişlerdir.
Geçmişte yaptıklarından ders almışlardır.
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un Hıristiyanları ve Müslüman kıyaslayan bir mısrası ile konumuzu bitirelim:
( Hıristiyanların için ) ” İşleri dinimiz gibi, işlerimiz dinleri gibi “
Saygılarımla.