Mehmet Göncü
17 Aralık 2009
Hemen, hemen her gün Abide’den Balıklıgöl’e kadar olan mesafeyi yaya olarak yürümeyi çok seviyorum.
Bu benim için hem bir spor oluyor, hem de bazı dost ve ahbaplara rastlayıp, selamlaşarak hasret gidermek ve hem de gördüğüm insan manzaralarını ve davranışlarını yorumlayıp, kaleme almak için hafızama kaydetmek amacıyla yaya olarak yürüyorum.
Geçenlerde yine böyle bir yürüyüş esnasında ilimizde meşhur bir pastanenin önünden geçerken iki çocuğun, yeni çıkmış henüz buharı üzerindeki tatlıları seyrederken gördüm.
Ben de çocukların yanlarında durup, onlar gibi tatlı tepsilerine bakmaya başladım. Arada sırada çocuklara göz ucuyla bakıyorum. Çocuklar tatlıların cazibesiyle öyle kapılmışlardı ki, beni hiç fark etmediler bile..
Kendi aralarında konuşuyorlardı. Biri ötekine, “Ben şu gördüğün büyük Baklava tepsisindeki bütün Baklavaları yiyebilirim” diyordu. Öteki çocuk ise, bir an tereddüt etti ve arkasından konuştu; “Bir tepsi nedir, Ben dükkandaki bütün tatlıları yiyebilirim” dedi.
İstemeye, istemeye konuşmalara ben de katıldım; “Gerçekten tatlılar güzel görünüyor” dedim. Bu arada ailelerinin köyden kente göç ettiklerini ve babalarının işsiz olduklarını, kalabalık bir nüfusa sahip bulunduklarını öğrendim.
Çocukların yanlarından ayrılırken içim kan ağlıyordu. Ya hamiyetim olmayaydı, ya da yalnız bu iki genç değil bütün dünya çocuklarını tatlıya kavuşturacak gücüm olsaydı diye düşündüm.
Gerçekten; ilimizin ekonomik potansiyeli iyi kullanılıp dinamizme çevrildiğinde milyonlarca insana onurlu bir yaşam sağlayabilecek güçte ve zenginliktedir. Bu bağlamda; özel sektörü ilimizde yatırım yapmaya teşvik için çok boyutlu özen göstermek ise kent halkının tümünün görevidir.
Öte yandan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) bir an önce bitirilmesi içinse, Sivil Toplum kuruluşları ve ilgililer konunun takipçisi olmalıdırlar. Ve görevlilere her konuda yardım etmelidirler.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla….