Cüneyt Gökçe
4 Aralık 2009
İşlenen her hangi bir suçun, ya da sergilenen herhangi bir kusurun bedelini suç ve kusur sahibinin aşiretinden, kabilesinden, yakın-uzak akrabalarından veya hemşehrilerinden tahsil etmek, cahiliye döneminin kalıntılarındandır.
Kan davalarının altında yatan saik bu düşünce olduğu gibi; karalama ve linç operasyonlarının çoğunda yine bu sebep göze çarpmaktadır.
Yolcusuyla kavga eden bir minibüs sürücüsü yüzünden bütün minibüsçüleri “hırçın” ve “geçimsiz” ilan etmek en hafif tabiriyle insafsızlıktır.
Önce hastasının canını değil de kendi cüzdanını düşünen bir doktor yüzünden bütün hekimleri “paracı” ve “aç göz” ilan etmenin vicdanla alakası var mıdır?
Bayat ekmekleri ısıtıp müşterisine yutturan “açık gözlü” fırıncı vesilesiyle bütün fırıncı esnafı lekedar etmeye bizim hakkımız var mıdır?
Sabah namazlarında camiye gitmeyen imam ve müezzin yüzünden bütün din görevlilerini kara listeye almak hangi vicdanla izah edilebilir?
İstanbul, Mardin veya Şanlıurfa’daki her hangi bir vatandaşın yanlış bir hareketi dolayısıyla, İstanbul, Mardin ve Şanlıurfa’nın bütün sakinlerini o suça iştirak ettirmek kolaycılık ve toptancılıktır. Yanlış olduğu gibi, doğuracağı sonuçlar da sakıncalıdır. Bir elin beş parmağı bile aynı kalınlık ve uzunlukta olmadığı halde, bir şehrin insanlarını aynı kategoride görmek son derece yanlıştır. Her memlekette farklı yapı ve karakterde olan insanlar vardır. Bunları farklılık da son derece tabiidir. İnsanların hepsi aynı tornanın sabit ürünleri olmadıklarına göre faklılıklarından daha tabii ne olabilir. Hatta aynı aile içinde bile son derece şefkatli bir bireyin yanı sıra kötülükten zevk alan bireyler de olabilir.
Bazen kamuoyu, günlerce bir habere mahkûm edilir. O haber üzerinden de bazen bir vilayete, bazen de bir dine fatura çıkarılır. Müslüman’ın yanlışı İslamiyet’e yüklenmemesi gerektiği halde: “bakın, güya Müslüman, hacı-hoca” yaftasıyla İslamiyet’e dil uzatılır.
Bu örneklerle “yanlışı” savunduğumuz zannedilmesin. Bizim dediğimiz, İslamiyet ile müslümanı birbirine karıştırmamak gerekir.
Çok hatalı bir Kurban kesme yöntemini tercih eden bir kasap yüzünden mensubu bulunduğu vilayeti yer yere vurmanın yanlış olduğunu ifade etmeye çalışıyoruz. Mesela Urfalının cömertliğini, misafirperverliğini mertliğini unutup bir kasap cinayeti üzerinden Urfa’ya ve Urfalıya veryansın etmek son derece yanlıştır ve vebal gerektirir.
Lütfen, biraz insaf!