Özelleştirme pahalılık ve karanlık getirdi
1 Ocak 2022 tarihi itibariyle uygulamaya başlanan elektrikte kademeli tarife vatandaşın faydasına olmadı. İlk düzenlemede 150 kwh, bu sınırın aşılması durumunda yüzde 50 ila yüzde 120 oranında zamların uygulandığı ‹Kademeli Tarife›ye vatandaşın, esnafın ve sanayicinin tepkisi büyük olmuştu.
Tepkilerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarife sınırının 210 kwh’ye yükseltildiğini açıkladı. Yeni düzenleme ile birlikte elektrik faturalarının neden olduğu sıkıntıların bir nebze de olsa düşmesi bekleniyor. Özellikle esnaf, kademeli tarifenin neden olduğu yüksek faturalardan dertli. Kademeli tarifede esnafa yönelik bir kademe oluşturulması isteniyor.
Elektrik fiyatlarındaki artışlar özelleştirme konusunu bir kez daha gündeme getirdi.
Özelleştirmenin hikayesi 1984’te Türkiye Elektrik Kurumu’nda (TEK) göreve başlayıp 2017’de Enerji Bakanlığından emekli olan Hakan Paksoy tarafından kaleme alındı.
Paksoy’un yazısı şöyle:
”Bütün bu işler tek bir genel müdürlük bünyesinde görülürken, TEK önce TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye ayrıldı. Sonra TEAŞ önce TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ (toptan satış) diye üçe ayrıldı. Sonra da EPİAŞ (Piyasa işletme) doğdu ama sonra TETAŞ da kapandı.
Biraz karışık gibi gelebilir ama özelleştirmede birkaç cümleyle toplumun desteği sağlandı: Kayıp kaçak çok fazla bunun için de elektrik pahalı. Kaçak önlenirse ucuzlar. Bunun için özeleştirilmeli. Çok büyük ve hantal bir yapı var, özelleştirmek için de küçülmeli (!) veya kamuoyunun daha çok aklında kalan cümleyle “Bu kadar büyüklük fazla, çabuk karar alabilmek için Devlet küçülmeli (!)” Buna böl parçala yönet ( ya da yut) denebilir de.
TEDAŞ’ın 21 dağıtım bölgesinde 20 bölgenin özelleştirme ihaleleri yapıldı. Son devir de 2013’de yapıldı.
TEK’in özelleşmesinde karşı çıkana da -özellikle- doğu ve güneydoğudaki kayıp kaçak oranları ileri sürülerek, o kayıpları biz mi ödeyeceğiz? Özelleştirme olursa her bölge kendi tarifesiyle elektrik alacak dolayısıyla elektrik (!) ucuzlayacak deniyordu. Artık geri dönülemez yola girilince de başka bir şeye gerek kalmadan devam edildi.
Özelleştirmenin en önemli yol haritası olan Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi 17 Mart 2004 tarihinde yayımlandı.
TEDAŞ 21 dağıtım bölgesine ayrıldı. Gariptir, TEİAŞ’ta 13 bölge. Hâlbuki oturup anlaşsalar ve ikisinin de bölgeleri aynı olsa işler teknik açıdan daha kolay olacaktı. Hem işletme hem de enerji alışveriş işlemleri daha verimli çalışırdı. Ama dün aynı genel müdürlüğün içinde mesai arkadaşı olanlar artık her biri ayrı kuruluşlarda çalışıyordu ve diğerleri yabancı hâle gelmişti. Dolayısıyla herkes kendi kuruluşunun işine geldiği şekilde ilerlemeye başladı.
TEDAŞ’ın 21 dağıtım bölgesinde 20 bölgenin özelleştirme ihaleleri yapıldı. Son devir de 2013’de yapıldı.
Yüksek Planlama Kurulunun yayınladığı strateji belgesinde, Elektrik enerjisi sektörü reformu ve özelleştirmelerden beklenen temel faydalar;
-Elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının etkin ve verimli bir şekilde işletilmesi suretiyle maliyetlerin düşürülmesi, arz güvenliği ve arz kalitesi…
-Teknik kayıpların indirilmesi ve kaçakların önlenmesi,
-Gerekli … yatırımlarının … özel sektörce yapılabilmesinin sağlanması,
-Elektrik enerjisi … faaliyetlerinde … rekabet yoluyla … sağlanan faydanın tüketicilere yansıtılmasıdır.
diye belirtiliyordu. Bugüne baktığımızda maliyetlerin ve kayıpların düşmediği, özellikle vatandaşın küçük çaplı yatırım taleplerinin karşılanmasında ciddi sıkıntılar olduğu sektörü bilen herkesin malumu. Son maddedeki ticarî faaliyetlerde oluşacak rekabetle sağlanacak faydanın vatandaşa yansıması da %100’ün üstündeki son zamlar(!)
Görülen o ki Strateji Belgesindeki hedeflerde gerçekleşen bir şey yok. Ama daha farklı hususlar da kamuoyunun ulaşabileceği yakınlıkta değil. Ülke gündemindeki baş döndürücü hız da halka geçmişi çok çabuk unutturuyor. Ama elbette arşiv var.
Bu tablo EPDK sayfalarından çok farklı tablolardan ve belgelerden analizlerle oluşturuldu. Dicle EDAŞ KKO en yüksek olan şirket olduğu için tercih edildi ve 2013 Haziran’ında devredildiğinden daha önceki yıllar da alınmadı.
Tabloda hedef KKO’da üç satır var. Bu hedefler EPDK kararıyla belirlendikten sonra iki kere daha revize edildi. 2015’te %29,01’e inmesi hedefi önce %49,03’e sonra %72,52’ye yükseltilir. Anlaşılan özelleştirme sonrasında bazı ihtiyaçlar ortaya çıkmıştı(!)
KKO’nın hedef ve gerçekleşmesinin de finansal anlamı gerçekleşen hedeften daha aşağıda olursa aradaki fark şirkete prim olarak gidiyor.
Ayrıca dağıtım şirketleri Teknik ve teknik olmayan kayıp miktarınca elektriği EÜAŞ’tan 31.84 krş/kWh’tan satın alıyorlar. Yani devlet kayıp enerjiyi karşılıyor. Denetim konusunun netleştirilemediği sektörde bu sübvansiyonla bir anlamda kötü işletmecilik de destekleniyor.
Teknik kayıplar, sınırlar içinde gerçekleştiği takdirde olabilecek kayıplar. Ancak teknik olmayan kayıp aslında kaçak elektrik kullanımını ve tahsilat kaybını anlatıyor. Bu terminoloji değişikliği de daha sonraki yıllar içinde gerçekleşti. Bu da bir çeşit algı yönetimi.
“… serbest olmayan tüketicilerin fiyat farklılıklarına maruz kalmamaları için tüketicilere uygulanacak satış fiyatı eşitleme mekanizması tesis edilerek, ilk tarife uygulama dönemi boyunca ulusal tarife uygulamasına devam edilecektir.”
Bu cümleler Strateji Belgesinin amaçlar ve esaslar bölümünün son cümleleri. Özelleştirmenin ana hedeflerinden birisinin de bölge tarifelerine geçmek olduğunu gösteriyor. Ancak özelleştirme öncesinde olduğu gibi dokuz yıldır ulusal tarife uygulanmaya devam ediliyor. Hedeflerdeki değişiklik de uygulamanın devam edeceğini gösteriyor. Bu uygulamadan da özelleştirmenin başlangıç hedeflerinden vazgeçildiği ve farklı bir yönde yol alındığı görünüyor.
EPDK raporlarından alınan bir rakam çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. 2010 yılı mesken tarifesi 13,14 krş/kWh. 2022 Ocak ayı faturasındaki ilk kademe tarife 99,77 krş/kWh, değişim %759. İkinci kademe tarife 136,97 değişim %1042. On iki yılda tarifedeki artışlar 7,5 ve 10.5 kat. Bu da özelleştirmenin fatura üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor.
Bütün bunlara eklenecek bir husus daha var. Son devir teslimden sonra TEDAŞ personelinin 29 yıl+1 günlük kıdeme sahip olanları, idarenin tercih ettiği birkaç kişi hariç kurumdan gönderildi. Aynı günlerde Bakanlar Kurulu kararıyla da ihtiyaç var denerek yenileri alındı. Tecrübeli mühendisler ve personel gönderildi, yerlerine yeni mühendis ve personel alındı. Bu haksızlığa karşı açılan davalarda gariplikler de yaşandı. Örneğin, idarî mahkeme açtığım davayı, mühendis olmadığım anlamına da değinerek reddetti. Hâlbuki 32 yıldır TEK’te mühendis olarak çalışıyordum. Elektrik öğretmeni olan bir arkadaşımızı da Sosyal bir eğitim aldığını söyleyerek reddetti. Bu Türkiye’de hukukun durumunu anlatan trajik fotoğraflardan sadece ikisi.
TEDAŞ’ta olan bitenlerle, devletin bir kurumundan örnek vermeye çalıştım. Uzun olduğunun da farkındayım. Ama yazılması gereken daha çok konu ve sebep var. Bir gün bütün bunlar ortaya çıkacak ve güzel ülkemizi bu duruma düşürenler halka ve tarihe hesap vereceklerdir. Bugün Türk milletinin ve sanayisinin üzerinden geçen fatura silindiri, sektörde yaşananların bir sonucudur. Eğer elektrik dağıtımı hiç özelleştirilmeseydi ve -özellikle-TEK tarafından yapılmaya devam edilseydi bugünden kesinlikle daha iyi olurdu.”