Sabri Dişli
22 Haziran 2006
Altı çocuklu Sağlık Bakanımız buyurmuşlar:
“Ölçüsüz bir biçimde, Batı kültürünün etkisiyle ve birtakım klişeleşmiş sloganların tesiriyle, doğurganlık sayımızı çok aşağılara indirirsek, Batılıların geçtiği yanlış yoldan geçmiş olur, yanlış bir maceraya sürükleniriz.”
şanlıurfa’da son iki yıl içinde 144 doğum vakası gerçekleşti…
2006 istatistikleri 80 bini gösteriyor.
Bakanım, Sizce şimdi Urfa doğru mecrada mı?
Diyelim ki doğru.
O zaman Sağlık Bakanı Urfa’yı cezalandırıyor mu?
Kişi başına düşen hasta yatak sayısı, doktor, hemşire ebe sayısı neden Türkiye ortalamasının altında?
Yeniliye birkaç uzman doktor atandı da 81. sıradan belki kurtulduk.
Her iki kişiden birinde yeşil kart var…
Diğer bir deyişle Urfa’da her iki kişiden biri yoksul…
ıl genel nüfusu 1,.5 milyonu çoktan aştı. Hala bir yanık ünitesi yok.
Eğitimde:
Derslik ortalaması hala 63…
Eksik derslik sayısı 5.400
ınşaatı devam eden derslik sayısı:
640
Geçen yıl kırsal kesimde okula gitmeyen çocuk sayısı: 33 bin…
ılköğretimde öğrenci sayısı:
314 bin…
Okuma yazma bilmeyen kadınların oranı % 48, Erkeklerin % 17…
Sorunları yazmaya devam etsem roman olur…
Sayın Profesör Doktor Sağlık Bakanımız, Akdağ diyor ki;
“Nüfus Planlaması ve Aile Planlaması kavramı bizim için rafa kalkmıştır.”
Tamam, kaldırdınız anladık da; yukarıda yazılı sorunlarla “Aile Planlaması’nı birlikte mi rafa” kaldırdınız?
Destancılar…
Neydi o; Eski sokak destancıları
Hatırlar mısınız?
Yaşanmış varsayılan bir olayı dramatize eder, altına da bir-iki beyitlik şiir yazar, saz eşliğinde bağırarak destan satarlardı…
baltayı aldııı!
taşa vurduuuu…
taş yarmadıııı
baş yardıııı…
zalım baba evladınıııııı!!!
Emo Dayze bağırırdı: Uyy yavrum… Anay öle!
Hele o destandan bir tene getir kurban… Daha destanı okutmadan gözyaşını hemen salıverirdi.
Emo dayze de, destancıları da gelişen teknoloji çarkının içinde yok olup gittiler.
Gerçekten yok olup gittiler mi?
Hayır!
Günümüzde destancıları aratmayacak; sanatçı, yazar, derleyici kılığına girmiş, oyuncular peydahlandı…
Bu destancılar aynı salonları “atış poligonu” gibi kullanıp, benzer sunumları, değişik isimlerle defalarca sahnelerken; Ekâbir, aydın, köşe yazar ve yazanları ile şair ve şairimsiceler de uydurmasyon destan, yırlama öyküleri ve düzmeceleri izliyor veya izler gibi görünüyorlar.
Dejenerasyonun ucundan tutarak; onlara olanak sağlayıp, sözüm ona kültür adına; salon, plaket veriyor, sponsor oluyorlar.
Neden? Nedeni var mı? Destancıların, iki eli kan!
şer, iftira, çamur heybelerinde hazır. Haddine düşmüşse eleştir… Hemen bir batman çamur yapıştırır… Gazeteyi koltuğuna alır, rezil iftirasını utanmadan kapı kapı dolaşarak maharetmiş gibi sunarlar.
şanlıurfa’nın kültür tanıtımı:
Ne, son günlerde kartelleşen marjinal siyasi oluşumların tekeline…
Ne, bürokraside çöreklenmişlerce düzenlenen organizelere…
Ne, uydurma destan satıcılarına…
Ne, “Absürtten tayyare selam söyle o yara” yi araştıran araştırmacı yazarlara…
Ne de yazı ve şiir kalpazanlarına bırakılmamalıdır.
Rüştünü ispat etmiş kültür adamları ile yeni neslin önü açılmalıdır ki; Geçer akçeler sahteleriyle aynı deste içinde işlem görmesin.