Av. İzzet Doğan
5 Şubat 2022
Kar, üşüyen bir halk için asla romantik yağmaz. Yalnız üşüyen değil, aç olan, yollarda kalan, korumasız, çaresiz ve yüzü gülmeyen halk içinde romantik yağmaz. O sonsuz beyazlık insanın içini ısıtmaz, duygularını coşturmaz.
O şarkıda söylendiği gibi “her yerde kar vardı” ama karın keyfini süreceğimize sorunları yaşadık. İnsanlar yollarda aç ve susuz kaldı kaldı, evlerine gidemediler, yollarda birçok kaza oldu. Gerekli destek ve yardımda, korumada sıkıntılar oldu.
Doğa her zaman olduğu gibi gücünü gösterdi. Biz doğanın o gücüyle dost olup daha da güçlenmeyi beceremiyoruz.
“Düşen bir çığda hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.” demiş Oscar Wilde.
Bir fotoğrafa bakıyorum; iki bakan bir vali. Ama o karede o kentin belediye başkanı yok.
Diyorum ki böyle günlerde halka hizmet için sizleri bir arada görmek istiyoruz. Güçlerinizi birleştirin, siyasi görüşlerinizi bir yana bırakıp öncelikle halkın çektiği, yaşadığı çileyi önleyin.
İşte şimdi tam zamanı o dizelerin;
Eskiden kar yağardı adam boyu..
Kar sendin.. Kar bendim.. Kar bizdik.
Eskiden, Kar yağardı..
Henüz ayrılmamıştık..(….)
Bir idik..biz idik.
Şimdi
Eridik..Eridik.. Eridik.
Bu şiiri kimin yazdığı tartışmalı olduğundan isim veremiyorum.
2022 Ocak ayında güzel İstanbul’luların da yaşamının felç ‘e uğradığı ne kadar doğruysa bu filmi geçmiş yıllarda da gördüğümüz o kadar doğrudur. Örneğin 2012 yılında gazetelerde çıkan haberlerden biri bakınız ne diyor:
İstanbul’da kar yağışı vatandaşlara zor anlar yaşattı. Kara, hava ve deniz yollarını etkileyen kar, hayatı durdurdu. Yoğun kar yağışının devam ettiği İstanbul’da trafik felç oldu, bir çok araç yollarda kaldı. Küçükçekmece’den Topkapı’ya metrobüs seferleri bir süre yapılamadı. Bu arada İstanbul Valiliği, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli ve 2 gündür idari izinli sayılan engelli personel ile hamilelerin yarın da izinlerinin devam etmesine karar verdi.
Bu yaşanmış olayları unutabiliyoruz ancak gerektiği zaman anıyoruz. Fakat
unutamadığımız acısını çektiğimiz olaylarda var.
“Bir pazar sabahıydı. Ankara kar altında
Zemheri ayazıydı, yaz günleri koynunda”
O kar altında, o zemheri ayazında Uğur Mumcuyu zalimlerin kurduğu pusuda yitirdik.
Yalnız onu değil karda kışta ayazda yine hain pusularda Gaffar Okkan, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Bahriye Üçok ve başka aydınlarımızı yitirdik.
Ordu-Gülyalı’dan, Giresun-Piraziz’e doğru karayolunda yürürken yolun sağında denize karşı iki katlı mütevazi bir ev vardır. O ev Bahriye Üçok’un evidir. Ne zaman önünden geçsem balkonda birileri olsa da olmasa da el salar onu ve hain pusularda yaşamlarını yitiren aydınlarımızı anarım.
Kar yağıyor. İnsanlar gibi hiçbir kar tanesi de biri birine benzemezmiş. Ayrıca milyarlarca kar tanesi gökyüzünden yeryüzüne inerken rüzgara hatta fırtınaya karşın biri birleri ile biri birlerine değmiyor, dokunmuyor, sürtüşmü yorlar. Kar taneciklerinin bu tablosu bana sığırcıkların gökyüzündeki büyüleyici danslarını anımsatıyor. Sığırcıklar bazen geceyi geçirmek için o görsel şöleni sergilerler.
Fakat bazen bir yırtıcı kuş tarafından takip edildiklerinden ani yön değiştirerek bu yırtıcı kuşa karşı korunmak, büyük gözükmek ve dikkat dağıtmak için ani yön değiştirir, alçalır yükselir bir sağa bir sola yönelirler.
Şimdi hep beraber geceyi geçirmek ve yırtıcı kuşların saldırılarından korunmak için bir olmak, birlik olmak, sesimizi duyurmak zamanı değil mi?