Bülent Okutan
25 Nisan 2009
Bir çocuk bayramını daha geride bıraktık. Dünyada kutlayan tek ülke olarak.
Ha kutladık mı, kutlamadık mı, o kutlamalar çocukları mutlu etti mi etmedi mi, o belli değil.
Bayrama birkaç gün kala önce alınan radikal karar duyuruldu millete.
‘Uygun adım yürüyüş kaldırılmıştır’
Yani rap rap artık yoktu. Kararı alanlar kendilerini savunurken siyah önlüklerin yasaklanmasını milat gösterdiler. Korkuyla karışık bir savunma biçimi işte. Sanki Türk ordusunu NATO’dan ayırmışlar!…
Bu ülkede ki milli bayramların neredeyse tümünde öğrenciler rap rap diye yürürken, alınan kararın çocuk bayramına denk getirilmesini ben ve minikler ise hiç anlayamadık.
Ben kimseye bir şey soramadım, ama onlar şaşırıp büyüklerini bunalttılar merakları ile;
–Öğretmenim ne yani artık biz asker gibi yere vura vura yürüyemeyecekmiyiz?
–Hayır yavrum, sessiz sedasız geçeceksiniz törenlerde. Siz asker değilsiniz ki…
Aynı çocuklar asker olmamalarına rağmen Ordu’da, Eskişehir’de ve bir çok ilde nöbete dikildi, bayram sabahı ayazda. İncecik giysilerinin içinde hükümetin atadığı protokol hazretlerinin, gelişini beklediler, saatlerce donarak.
Kentlerin stadyumlarında ki çiğ düşmüş çimler üzerinde bekleyen minik bedenler titredi, başla komutunu için. Bir çoğunun pembe yanaklarından yaşlar süzüldü morarmış dudaklarına, oradan da çenelerine.
Ve sıra onlara geldiğinde, yöneticileri nasıl yürüyeceklerini bir kez daha fısıldadı saflara geçmiş öğrencilerin kulaklarına;
–Sıra bozulmayacak, öndeki ile mesafe korunacak. Protokol önüne gelindiğinde başlar sağa çevrilip öyle geçilecek. Ama rap rap yok. Ona göre.
Her şey eski hamam eski tas sadece rap rap yok…
Aynı günün akşamı TV’lerin ana haber bültenleri yine çoban salatasıydı. Bir tarafta milli bayramın kutlama haberleri, bir tarafta başta Kardak kahramanı komutanların Ergenekon kapsamında göz altına alınışları.
Dikkatimi çeken şu oldu. Hiçbir ilde rap rap yasağı çiğnenmemişti. Çiğnense zaten haberi hazırdı;
–Erzurumlu minikler Milli Eğitimin talimatına inat yasağı çiğneyerek , resmi geçit töreninde uygun adım marş marş deyip , rap rap diye yürüdüler.
Ama belli ki kuzu gibi kurallara riayet edilmişti. Asker gibi yürümekten men edilen küçükler beklemeye alınmış ve beklerken de üşümüşlerdi. Onların ürperdiklerini izlerken, biz büyükleri ise bir titreme aldı.
Bendeniz de titrerken aklıma o meşhur özdeyiş geliverdi.
‘Ey Türk titre ve kendine gel’
Sonra zihnimden geçen soruyu yanıtladım kendimce. Olamazdı. Ergenekon’da yaş sınırı bu kadar aşağı çekilemezdi diye düşündüm. Ne kadar karamsar bir insandım ben yahu?
Birden içimi bir sıcaklık kapladı, titremem geçti, gevşedim.
Güldüm, güldüm, güldüm.
Hala da gülüyorum. Allah müstehakımı versin benim!…