Ebru Okutan Akalın
20 Şubat 2008
Bahçelievler’de dünyaya geldim ben. Adını güzel bahçeli evlerinden alan o huzurlu semtte. Emek apartmanında. O binanın bahçesinde geçirirdim günün yarısından çoğunu. Öyle çok severdim ki orada oyun oynamayı neredeyse ağlaya ağlaya çıkardım yukarıya. şimdilerde yerinde taş bir blok yükseldi.
Amcamlar komşumuzdu. Kuzenimle, Berrin’imle topraktan evler yapar evlerimizden aşırdığımız meyve ve sebzeyle yemekler pişirirdik o evin mutfağında. Adı üstünde çocukluk ya ,her şey tam hazırken birden bire kızardık bir şeylere ve yıkardık evimizi. şimdiyse gerçekten yıktılar evimizi. Yerine yepyeni lüks bir bina yaptılar. Tek lüksü dört duvar olan binanın ne çatısı, ne bacası, ne de bahçesi var artık. Ne de yakan top oynarken deli gibi koşan çocukların çığlıkları. Sessizliğe büründü bina. Yapay bir hayat kurdular emek apartmanının yerine ve aynı kaderi yaşayan diğerlerinin. Artık o semtin adı değişmeli Bahçelievler değil Bahçesizevler olmalı.
O bahçe de çok özel anlarım vardı benim. Zihnimde en derin yeri olan ise halen rahmetli demeye dilimin varamadığı abimin bana bisiklet kullanmayı öğrettiği günler. Onunla geçen hatıralarımdan yalnızca birisiydi o.Ve onu da elimden aldılar.
Yaz aylarına gelen ramazan ayında oruç tutardım orada, dondurma yiyerek. Çocuk aklı işte. Sonra saklambaç oynardık komşuların çocuklarıyla, o bahçenin de bizim varlığımızla saklandığını bilmeden.
Lakap takmak huyumuzdu. ısmail vardı lakabı isot, Berrin nedense cikcikti, ben şişkoydum tabii lakabımda. Ha bir de Alper vardı, yabancıydı. Anneye babaya düşkündü dolayısıyla takma adı da ana kuzusuydu. Deli gibi kovalardı bizi, aramızdan birisi dayanamayıp da “Ana kuzusu Alpeeer, Ana Kuzusu Alpeeer” deyince. Taşındılar sonra. şimdi onların hiç birisi yok, tıpkı o bahçe gibi. Çocukluğumuzu o günlerimizden kalan anılarımızı da yıktılar bahçeyle birlikte. Ve yerine yenilerini koymadılar.
Yeni nesil çok şanssız, yalnız ve boynu bükük. Hepsi odalarında ya bilgisayarlarıyla oynuyor ya da televizyon izliyor. ınternet yeni bahçeleri onların, ruhu olmayan koşup oynayamadıkları. Neler kaybettiklerini bile bilmeyen bir nesil var artık. Sorumluları ise bir imza ile işi bitiriyorlar. Parklar ve bahçeler hayatı güzelleştirir öyleyse koruyalım diye slogan koyuyorlar şehrin göbeğine. Soruyorum Hangi bahçeler beyler? Bahçeli evlerde bahçeler nerede? Ben söyleyeyim “Dip dibe binalar, park yeri ararken çığırından çıkan insanlar ve odalarına hapis çocuklar” aldı yerlerini.
ımzayı atanlar; hiç mi çocuk olmadınız yoksa çok çabuk mu unuttunuz! Sayın Belediye Başkanı ve Encümen üyeleri anılarımı taşıyan tren çoktan kaçtı, bana geri getiremezsiniz. Ama yeğenlerimize de bunu çok göremezsiniz. Bit kadar yazıların altına attığınız imzaları iyi düşünün çünkü izin verdiğiniz her yanlış ruhsatla gelecek nesillerin bilmedikleri hatıralarını öldürüyorsunuz. Ancak unutmayın ki; bilgisayarlara mahkûm ettiğiniz, düşlerini ellerinden aldığınız çocuklar bir gün o camdan fırsat bulup ayılırlarsa, yakanıza yapışırlar.