Reşat Kızılateş
1 Ocak 2008
Her yeni yıla girişte dudaklardan dökülen sözcüklerin başında “umut” gelir… Herkes kendince umutlanır gelecekten! Hayaller umuda dönüşür bazen… Bazen de yaşananlar umutların hayalden başka bir şey olmadığı düşüncesine götürür bizi…
Kimisine göre boşa zaman harcamaktır umut… ınsanın zaman ile kavga etmesidir. Acı süresini uzatan beyaz bir sözcüktür. Veya insanın kendisine bağışladığı içi boş bir tesellidir…
Kim ne derse desin umut yaşamın bir parçasıdır… ınsanın mutluluğunu bekleme sanatıdır. Bazen en çok beklenen, en çok özlenen ve her seferinde de beklenmedik bir şekilde çekip gidendir umut! Yine de renkli bir bekleyiştir!
“Karanlık bir gecede buğulu cama güneş çizebilmektir!”
Bazen bir şeyi çok isteyip, çok özleyip bulamazken ve onun hem yakın, hem uzak olduğunu düşünürken, bir gün en olmadık zamanda, en olmadık yerde, en olmadık yakınlıkta karşına çıkabilmesi, onun senin olması durumunda, inanmaya başladığın, içini ısıtan bir duygudur umut! Olmadığında hayatın bir şey ifade etmemesidir…
Hepimizin bir umudu var hayata dair… Kimimizde dozu yüksek, kimimizde tamamen sonsuzluktur….
Ama en güzel yanı insanı azimli kılmasıdır… Bunun tersi havlu atmaktır hayata… Beyaz bayrak çekmektir savaş meydanında…
Umut dünyayı yaşanılabilir kılmak için verilen mücadeledir. Çıktığın yolculukta karşılaşabileceğini umduğun duraklardır. O duraklara ulaşmayı düşünmektir… ıdeallere sahip olmaktır!
Bir çok tanımı var… Belki de şu örnekte saklıdır umut;
Bir gün iki adamı ölüme mahkum etmiş Pers Sultanı….Sultanın atını ne kadar sevdiğini bilen adamlardan biri, hayatını bağışlarsa atına uçmayı öğretebileceğini söylemiş. Kendini dünyadaki tek uçan atın sırtında hayal eden sultan bunu kabul etmiş… Diğer adam inanmayan gözlerle arkadaşına bakmış : ‘Atların uçamadığını biliyorsun.! Nasıl böyle bir fikirle ortaya çıkabilirsin? Sadece kaçınılmazı geciktiriyorsun, o kadar!’
‘Pek değil,’ demiş birinci mahkum. ‘Kendime dört özgürlük şansı veriyorum. Birincisi, sultan bu yıl ölebilir… ıkincisi ben ölebilirim… At ölebilir… Ve dördüncüsü… Belki ata uçmayı öğretebilirim!…’
ışte umut, hayata sımsıkı bağlanabilmektir… Bazen bir güvercin gibi konar omzuna, bazen de bir seraptan öteye gidemez… Ama şu bir gerçek ki ona ulaşmak için çalışmak, çabalamak gerekiyor. Harran Ovasında kuşun taşa çarpması değil tabi ki!
Fransızların şu sözünü hiç unutmam:
Bütün servetini yitiren kişi, önemli bir şey yitirmiştir, sağlığını yitiren, çok şey yitirmiştir, onurunu yitiren pek çok şeyini yitirmiştir, umudunu yitiren kişi ise her şeyini yitirmiştir…
Nice yeni yıllara…