Bülent Okutan
8 Şubat 2008
Yazınca etki yada tepki toplasanız bir türlü. Yaprak kımıldamasa bir türlü. Ama nedense ben bazı konularda suya sabuna dokundum mu kıyamet kopuyor. Ben yazarken duygularımı, özlemlerimi, hasretlerimi ön plana çıkarıyorum. Dünü unutmaya çalışıyorum. Çünkü doğrusu da bu gibi geliyor bana. Geçen hafta Fakıbaba Gerçeği başlıklı bir yazım yer aldı hem, Hizmet’te hem de ınternette ki köşemde. Kıyamet koptu. Bir milletvekilimiz aradı, beni ufku darlıkla suçladı. Kırk dakika konuştuk. Saplantı iki notadaydı. şUTıM ve yeni Otogar’ın yeri. Bu tesbitlerde ki yanlışı vurgulayan o sevdiğim insan, benim yazılarıma insafsız eleştirilerde bulundu. Sözde ben yapılan kaldırımları, kentin temizliğini, çevre yollarını, alt geçitleri, meydan düzenlemeleri ile sadece parkları övüyormuşum. Ama büyük proje üretmekten yoksun bu Belediye daha doğrusu Fakıbaba yetersizmiş. Ardından GAP Gündemi Gazetesi’nin kibar imtiyaz sahibi Veysel Polat köşesinde bana atıfta bulundu. Polat ağabeyi olarak nitelendirdiği beni ‘kısıtlı bilgilerle’ ibaresini kullanarak cahillikle suçladı. Ben Edirne’de oturup oradan mail yardımı ile bu şehri ve olanları yorumluyorum ya. Kimseye kızmıyorum. Önce ilgimi çeken bir noktayı dikkatinize sunmak istiyorum. O vekilin kırk dakikalık konuşması ile Veysel Polat’ın köşesinin özü öyle bir çakışıyordu ki anlatamam. Polat’ı okurken zihnimden şöyle bir değerlendirme geçti; ‘Ben bu filmi daha önce görmüştüm’ Ben Sayın Vekil ile Polat’ın bazı görüşlerine canı gönülden katılıyorum. Ama onlar kadar insafsız ön yargılı değilim. Fakıbaba’yı ne kadar övmüşsem, o kadar da yermişimdir. Merak edenler www.hizmetgazetesi.net ile www.urfahaber.net’ te ki köşelerimde görebilirler. Gereksiz yere sayısı arttırılan Halk otobüsleri, kadrosunun yetersizliği, kaldırımlar olayında ki yap bozculuğu, Haşimiye- Sarayönü arası Medikal merkez iken o yolun tek şeride indirilmesi, Otogar yerinin tesbiti için bakkal, manavın görüşüne başvurulması eleştirilerim arasındadır. Ama yaptıklarını da inkar etmeyen bir insanım, yani nankör değilim. Seçildiği gün bir muhterem şunu söylemiş ve bende yazmıştım; -Göreceksin azizim şu Bulvar’dan dışarı çıkamayacak!… Ama adam çıktı. Ve zaten ne olduysa o Bulvar da oldu. Beceriksizlik oradaydı. Yap boz da. Bana, ahaliye defalarca saç baş yoldurtan da bu oldu. Yaptı, bozdu, yaptı bozdu. Saçmaladı. Milletin ağzına sakız verdi. Kusura bakmayın ama bizim kadar öküz altında buzağı arayan başka bir şehir yoktur. Başladık artık buzağı aramaya. Ama üsttekini, yani o kötü yapıyı öküze dönüştürenleri unutarak. Yazımın sonunda eleştiri oklarımı beni bilgisizlikle suçlayan Veysel Polat’a çevireceğim. Bana ağabey dediği için ben de aynı kibarlıkla ona kardeşim diye hitap ediyorum ; -Sevgili kardeşim sen hiç ihata duvarları olmadığı için mezarlıkta ağzında insan bacağı olan bir köpeği fotoğraf makinen boynunda kovaladın mı? Valiliğe yüz metre mesafedeki Topçu Meydanından, yük arabaları arasına serpiştirilmiş seyyar satıcıların, ortaya attığı sebze yapraklarına basmadan, daha doğrusu düşmemeye özen göstererek geçtin mi? Beş yıl önce Köprübaşı’ndan bakıp ta, Abide kavşağını gördün mü? Top Dağı, Kaleboynu, Eyyübiye’de hiç temizlik görevlisine rastladın mı yine beş yıl öncesi? ılk defa bu Ramazan’da yapılan Çevre Yolları ile alt geçitler sayesinde trafiğin tıkanmadığını, herkesin orucunu zamanında açtığını biliyormusun? Ve sen biliyormusun ki bu kentin ana arteli Köprübaşı ile Abide arasında ki Reflüjden iki yüz traktör pislik, çöp çıktı, Fakıbaba Belediyesinin ilk icraatında. şUTıM’miş, Otogar’ın yeri neresi olsunmuş. Bir bunlara mı saplanıp kaldınız? Yorumlarınıza renk katmak için Belediyenin borçlarından, iş verilenlerin Başbakana yakınlığından dem vuruyorsunuz. Yahu bırakın borcumuz olsun kamçı olsun, iş yapan da Başbakan’ın yakını olsun. Ama lütfen beni cehaletle suçlamayın. Ben gördüğümü yazıyorum. Çünkü bu şehirde yaşıyorum. Yaşadıklarımın çoğunu bir gazeteci olarak hafızama kazırken, siz yoktunuz. Bu gün var iseniz ve dünü bilmiyorsanız, daha doğrusu dün gazeteci değildiyseniz, o bilgi eksikliğinizi, esas siz, yaşayanlara sorup öğrenerek giderebilirsiniz. Onlara hem ağabey deyip, hem de cahillikle suçlamanız size yakışmıyor, Sevgili Kardeşim. Ve sizden ricam başkalarının ağzı ile yazılmış gibi görünen yazılarınızda, beni dalkavuklukla itham etmeyip, adımı kullanmamanız. Bir basın örgütlenmesinin lideri konumunuza yakışmıyor. Sevgiler Kardeşim…