Bülent Okutan
26 Aralık 2007
On gün kadar önce akrabalardan biri, GAP Hava Limanına gidişini anlatmıştı. Ablası geliyormuş, onu karşılamaya. Hava yağışlıymış ve limanın damı akıyormuş. Havalimanının yani.
Gecekondu değil. International Hava Limanı’ndan bahsediyoruz. ULUSLARARASI Hava Limanımızdan.
Gazoz kapağı hiç değil.
Bayram da bir ziyaretteyim. Gittiğimiz ev yedinci kat ve kaloriferli. Laf döndü dolaştı ısınma problemi ile çakıştı. Ev sahibi mahçup. Hem kalorifer yanıyor, hem de klimalar çalışıyor. Ama biz konukların ayak parmakları, Rus baletlerin kıvraklığı misali, terliklerin içinde, topuklarımıza katlanmış vaziyette. Resmen soğuk donuyoruz. Koca salon. Müteahhit devlet binası yapar gibi malzemeden çalmış, dört gözlü bir petek koymuş, hangar gibi odaya. Sebep bu. Misafirlerden biri atıldı. Amaç ev sahibinin mahcubiyetini kotarmak ;
-‘Uluslar arası Havalimanının uçuş kulesindekilerde üşüyormuş’ deyiverdi.
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı…
Nerden nereye, ama ev sahibini rahatlattı bu.
Meraklı taze ben, durur muyum. Yapıştırdım soruyu ;
-Niye?
Olaya vakıf, konuk yanıtladı.
Müteahhit kuleye ara kapı yapmamış, kulenin ortasından yukarı doğru bir hava cereyanı oluyormuş da ondan?
-Eeee?
-Yapılacakmış.
-Ne yapılacak?
-Ara kapı.
Çünkü Liman tam olarak teslim edilmemiş. Yani iş bitmeden trafiğe açılmış gibi bir şeyler işte. Durum taşarona bildirilmiş, ara kapı yapılıp sorun çözülecekmiş.
Liman INTERNATIONAL.
Sorun Yerel.
Dam akıyor, kulede ara kapı yok,soğuk hava cereyan yapıyor.
Aklıma çocukken anamın memleketi ızmir’e yaz tatillerine gidişimiz geldi bir an. Uluslar arası, yani INTERNATIONAL ızmir Fuarı’nı da ziyaretimiz. O fuarda devasa dönme dolaba bakarken, gözlerim faltaşı gibi açılırdı. ısmi aynı dönme dolap bayramlarda bizim Haleplibahçe’ye de kurulurdu. Ama onun, yirmide biri kadarı ve iğreti tahtalardan oluşturulmuştu. ıkisi de dönme dolaptı. Burdaki niye öyle abuk sabuk diye hep düşünürdüm. Bizimki bir garipti işte. Aslında aradaki fark, rahmetli Özal’ın dediği gibi makus kaderli oluşumuzdan, mahrumiyetimizden kaynaklanıyordu. Hani o GAP ile yeneceğimiz makus kader.
Ama gelin görün ki ortada hala yenilememiş bir şeyler var. Eğri büğrü duran.
International Hava Limanımız gibi. Ortadoğu’nun en büyüğü ve en garibi. Düşünsenize ülkede ardı ardına uçaklar ILS cihazı olmadığı için düşüyor, kıyamet kopuyor. Bizde bırakın ILS’yi, hava limanının tavanları akıyor, alanın gözü kulağı, kuledeki personelin mıçı donuyor.
Hal böyle olunca da şöyle bir diyaloga şahit olursanız hiç şaşırmayın ;
-Remzii
-Efendim Süleyman Abe
-La oğlum soğuktan donduk. Bi aşağı inip gelecem. Sen şu Atina’dan Kuru Üzüm için gelen Greece Kargo Uçağını onbeş dakika havada oyalayıver, ben sana yetişirim.
-Abe uçak indi inecek, aşağı da ne işin var Allasen?
-La oğlum az önce çıkarken kulenin girişinde boş bi teneke gözüme ilişti. Onu alayım. Birde Dış Hatlar Apronunun önündeki Organik Domates kasalarından iki tane kapayım, gelicem . Kırıp yakarız şuracıkta içimiz ısınır. Donduk burada. Sen işi idare et ben geliyem.
-Tamam abe çabuk gel. Ben beceremem, bir de tepemize çakılır, makılır bu, Maazallah.
-Kuleden Greece Kargo Uçağına. Alfa Beta 4-7-7-1
-Kule, Alfa Beta 4-7-7-1 sizi dinliyor. ıniş izni istiyoruz.
-Negatif, Alfa Beta 4-7-7-1. Pisti bir-iki pas geçin indirecez sizi. Buzlanma sorunu var
-Alfa Beta 4-7-7-1 konuşuyor; kule, buzlanma pistte mi?
– Hayır kulede. Süleyman ağbi az sonra gelir Alfa Beta 4-7-7-1. Siz dediğim gibi pisti bir iki pas geçin sonra inişi gerçekleştireceğiz. Okey.
-Okey kule….???????????????????????????