Bülent Okutan
17 Ekim 2007
Uzun yıllar önceydi. Tahsil amacıyla bir süre Avrupa’da bulundum. Bir çok Avrupa ülkesini gezme imkanım da oldu. Ama en uzun süreyi Avusturya’nın başkenti Viyana’da geçirdim. Dünyanın en klasik, ama en modern kenti olma gibi iki tezatın iç içe yaşadığı o güzel şehirde.
Yaşamımda ki bir çok ilkle orada tanıştım ve öğrendim. Yere tükürmemeyi, çöp atmamayı, kaldırımlarda soldan gitmeyi, umumi kullanım araçlarından, zarar vermeden yararlanmayı, para atıldığında kapağı açılan kutulardan sadece bir gazete almayı, kağıt parayı cüzdanda taşımayı vs. vs. Vs.
Tüm bunları yaşarken aradan aylar geçmişti. Bir şey eksikti, yada fazlaydı buralarda, ama ne. Onu bir türlü çözemiyordum.
Karlı bir şubat sabahı evden çıktım. Türk gazetelerinin satıldığı Güney Garajına doğru yürümeye başladım. Alt bulvara indiğimde kar yağışı artık tipiye dönüşmüştü. Kavşağa geldiğimde yaya geçidinde ki trafik lambasının ışığı artık kırmızıydı. Üşüyordum ve tipiden seçebildiğim kadarı ile yoldan geçen, geçecek araç yok gibiydi. Trafik poliside ona keza. Caddeyi geçmek için devam ettim .Henüz yolun ortasına varmıştım ki acı bir fren sesi ile irkildim. Yaşlı bir sürücünün kullandığı araç az ilerimde kayarak durdu. Sesini duymasam da ,araçtaki Avrupalı amca belli ki bana bağırıyordu. Haksızdım. Koşar adımlarla yolun kalanını aşarak karşı kaldırıma ulaştım. Viyanalı sürücü ise öfkeyle gaza basıp yoluna devam ederken bir yandan da tepkisini ortaya koymak için uzun süre kornasını öttürdü. Bana küfür mahiyetinde olsa gerek.
Güney Garajı’nın dev kapısından girerken aradığım kayıp olan bir şeyi de acı tecrübemle bulmuştum. Burada korna sesi yoktu. ınsanlar klakson çalmıyordu. ıyi ki kırmızıda geçmiştim. Yoksa bunu öğrenemeyecektim diye düşünüp kendi kendime güldüm.
Bu ilginç anıyı niye anlattım diye düşünebilirsiniz. Ama sık seyahat eden biri olarak sizlere şunu söyleyebilirim. En büyük gürültü kirliliği olan illerin başında bana göre şanlıurfa var. Önemli sağlık sorunlarına yol açan bu kirliliği önlemek için sıfır çaba sarfedilen ilde, bana göre Urfa.
Aracınızda gidiyorsunuz. O da ne apartman komşunuz Celal köşede seyyar satıcıdan domates seçiyor. Ama sırtı size dönük. Yavaşladıktan sonra asılıyorsunuz direksiyonun göbeğine ;
-Daaaaaaaaaaaaaaattttttttttttttttttt
Celal irkiliyor ve dönüp sizi fark ediyor. Bir selam yola devam. Ve siz mutlu oluyorsunuz.
Vilayet kavşağında kırmızı ışıkta durmuşsunuz. Önünüzde iki otomobil var. Ve sarı yanıyor aniden. Yeşil yanacak sonrasında. Ama önünüzdeki araçlarda henüz hareket yok. Siz biliyosunuz yeşil yanacağını sarıdan sonra ama öndekiler bilmiyor diye düşünüyorsunuz. ıkaz şart. Asılıyorsunuz direksiyonun göbeğine ;
-Daaaaaaaaaaaattttttttttttttttt
Özel Dünya Hastanesinin önündesiniz. Köşe Yaya Geçidi. Millet birikmişte birikmiş. Duran yokki. Cesur bir yaya kendini yola atıyor. Ardından diğerleri. Yolların tek hakimi sizsiniz ya. Aniden çift ayak frene basıp duruyorsunuz sinirle. Ve asılıyorsunuz direksiyonun göbeğine ;
-Daaaaaaaaaaaaaaaattttttt
Evi arayıp bacanaklara davetli olduğunuzu belirterek hane halkının beş dakika sonra aşağıda olmasını tembihliyorsunuz. Beş dakika sonra binanın önündesiniz ama kimse yok kapıda. Asılıyorsunuz direksiyonun göbeğine ;
-Daaaaaaaaaaaatttttttttttttt
Yahu in iki adım yürü, bas apartmanın kapısından evin ziline. Ama ne gerek var. Direksiyonun göbeğinin Daaatttıııı varya.
Daireden arkadaşınız Süleyman çocukları Sünnet ettiriyor. Konvoyun ikinci sırasındasınız. Malum Pazar ve millet evinde uyuyor sabah sabah. Sizin mahallenin oradan geçiyorsunuz. Alt kattaki komşu Abdullah balkonda sabah kahvesi yudumluyor. Hava atacaksınız ya. Asılıyorsunuz direksiyonun göbeğine ;
-Daaaaaaaaaaaaattttttt Daaaaaaaaaaaattttt Daaaaaaaaaaaatttttt
Benim anlamadığım bazıları bu gürültü kirliliği için bu kadar direksiyon göbeğine asılıp büyük rahatsızlık verirken, Sorumlularımız neden görevini yerine getirip bunu önlemek için işine asılmıyor Allahaşkına..
DAAAAAAAAAAATTTTTTTTTTTTT!……… Yav….Duymuyormusunuz? Sağır Sultanlar….