Mehmet Göncü
12 Aralık 2007
Geçen gün ulusal televizyonların birinde, kaplanlarla Budist rahipler arasında meydana gelen dostlukları konu eden bir belgesel gösteriliyordu.
Konu gerçekten çok ilginçti; “Tayland”ın burma ormanlarında “Kuvayi” nehrinin aktığı bir bölgede yaşayan Budist rahipler bazı vicdansız kimselerin bu alanlarda yaşayan kaplanları derisi ve bazı organlarını Afrodizya için kullanmak amacıyla öldürdüklerinde sahipsiz kalan kaplan yavrularını toplayıp tapınakta yaptıkları bir barınakta besliyorlar. Erişkin hale gelince de doğaya salıveriyorlardı.
ılginç olan ise rahipler bir tek öğünlük yemekle yetinmelerine karşılık kaplanları çok iyi bir şekilde besliyorlardı. Rahipler Kaplanlarla o kadar iyi dostluk kurmuşlardı ki hangi rahip olursa olsun hatta yeni bir rahibi bile sakin bir şekilde bir kuzu gibi karşılıyorlardı. Erişkin hale gelmiş bir kaplanla bir rahip ormanda gezintiye çıkıyorlar. Geri dönüşlerinde rahip Kaplan’ın sırtına bir at gibi binerek tapınağa geri dönüyorlardı.
Bir an düşündüm. Turuncu renkli elbiseleri ile rahipler ve turuncu renk derili kaplanların sanki bir bütünün ayrı ayrı parçalarıymış gibi uyum içinde olmalarını ve kaplanların rahiplere karşı kuzu gibi davranmalarının büyük sırrı yaratıcı kudretin ikram sıfatının tarifsiz güzelliğinde ve anlamlı mucizesinde aramak gerekiyor’ dedim.
Evet saygıdeğer okuyucularım, Kaplanı kuzuya çeviren ikram mucizesini lütfen bizde uygulayalım, her konuda ve her boyutta birbirimizle, bütün canlılarla yardımlaşma ve dayanışma içinde olalım. Yaklaşan kurban bayramı gelmeden önce özellikle yoksulları, çocukları, acizleri ve yaşlıları ikramlarımızla sevindirelim. ve onların mutluluklarıyla bizlerde mutlu olalım.
Allah hepinizden razı olsun.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…