Mehmet Göncü
11 Ekim 2007
Hemen hemen elli yıldan beri, ülkemizde israfı teşvik eden sanki gizli bir el insanımızı ihtiyacından fazla tüketmesi için reklamlara teşvik ediyor.
Ülkede çok boyutlu israf var, reklamların etkisinde kalarak, üretmeden tüketmek alışkanlığı edindik.
Bakın, petrol üretmiyoruz. Ama ulaşımımızı toplu taşıma yerine bireysel ulaşımla sağlıyoruz.
Türkiye yollarındaki motorlu kara taşıtları sayısı nerdeyse milyonlara ulaşmış.
Bütün bu arabalar su ile mi çalışıyor, petrolle çalışıyor. Ve biz ülke olarak yeterli petrol üretemiyoruz.
Bireysel ulaşımın sorumluları, 1950’li yıllarda marşal yardımının cazibesine kapılan iyi niyetli saf yöneticilerimiz olmuştur.
Onların bilmeyerek başlattıkları israf modeli bizi bu gün içinden çıkılmaz bir hale getirdi.
Örnek sunacak olursak;
Japonya zengin bir ülke, üstelik dağlık bir coğrafya. Ulaşımın temeli toplu taşımacılığa dayanıyor. Yani raylı sistem, ucuz sistem işliyor, tıkır tıkır..
Bu konuda çok şey yazılıyor ama dinleyen kim.. Her konuda mutlak bireysel ve toplumsal bir tasarrufa gitmek zorundayız. Büyük düşünür Sinop’lu Diyojen, “tekamül etmiş insan, ihtiyacını aza indirmiş insandır” demekle ne kadar haklı bir söz söylemiş.
Ata sözümüzde olduğu gibi; “Kanaat sonsuz bir hazinedir.”
Lüks tüketimden, hele ekmek, su ve enerji israfından kaçınmak bence milli ve insani bir görevdir.
Yarın başlayacak olan Ramazan bayramının hepimize ve tüm ıslâm alemine hayırlar getirmesini dilerim.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…