Mehmet Göncü
11 Temmuz 2007
Yer kürede güzel yurdumuz Türkiye gibi cennet bir coğrafya hemen hemen yok gibidir.
Bu nedenle, aziz vatanımız Anadolu, bilinen tarihinde çeşitli kavimlerin cazibe merkezi olmuş ve en az on bin yıllık bir süreç içinde de bir çok etnik ve dinsel kültürler birbirleriyle harmanlaşarak karışmışlardır.
Benim tespit edebildiğim kadarı ile Sümerler, Babiller, Asurlular, Etiler, Hititler, Persler, Huriler, Mittaniler, Firigler, Kilikyalılar, Urartular, Helenler, Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Latinler, Haçlılar, Eyubiler, Moğollar, Mervaniler, Artukoğulları, Sökmenoğulları, Saltukoğulları ve Osmanlılar bu coğrafyada yaşamış ve egemen olmuşlardır. Zaman zaman bazı imparatorlukların yönetim merkezleride olan bu küçük Asya, bu nedenle çokta göç almıştır.
Öte yandan en az on bin yıllık bir geçmişinde, çeşitli dinsel inançlar da bu coğrafyada hayat bulmuş ve belli bir süre etkilikleri de devam etmiştir. Örneğin Totemlere tapınmadan tutun da çok tanrılı dönemler ve tek tanrılı Semavi dinler , beşeri inançlar uzun yıllar etkilerini sürdürmüşler ve günümüze de çeşitli kalıntıları intikal etmiştir.
Son bin yıl içinde de Müslüman Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin Anadolu’ya gelmesiyle birlikte yöneticilerinin dini inançları ve köklü töreleri gereği büyük bir hoşgörü ve saygı içersinde bütün kavimleri ve çeşitli inançları bu coğrafyada kardeşçe yaşatmışlardır. Ancak bu durum bazı Batı Devletlerinin, sanayi için ham madde ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sömürgecilik hareketlerine başlaması ile biraz yara almıştır. şöyle ki; emperyalistler, başka ulusların doğal kaynaklarını zorla veya hile ile elde etmek için ilkin çirkin savaş gücünü kullanmışlar, o yetmeyince de ulusların birlikteliklerini bozup böl-parçala yöntemlerine başvurmuşlardır. O dönemde Osmanlı devletinin hükümranlığında kardeşçe ve onurluca yaşayan Kafkas, Balkan ve Arap yarımadasındaki bazı kavimleri ayartıp kandırmışlar, dolayısı ile bu toprakların zaman süreci içerisinde Osmanlı devletinden ayrılmasına sebep olmuşlardır. Bu oyuna gelip Osmanlı devletinden ayrılan veya ayrılmak zorunda bırakılan halkların hali perişanlıkları bu gün ortadadır. Neyse ki ulusal andımız olan Milli hudutlar içinde kalan bizler, çağından ve çağdaşlarından önde, büyük bir dahi olan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu şanlı ve şerefli cumhuriyetimiz ve demokrasimizle, üniter bir devlet olarak ulusal birliğimizi koruyup, huzur ve güven içinde yaşamaktayız.
8230 kilometre sahil şeridine, 26 nehir havzasına, yüzlerce tatlı su gölüne, yıllık 510 milyar metreküp yağış periyoduna sahip ülkemiz Ortadoğu, Kafkaslar, Hazar havzası ve Orta Asya’nın enerji kaynaklarının vanası konumundadır. Dünyanın kenar kuşak bölgesinde ve üç kıtanın ortasında olan Anadolu işlenildiğinde 5 trilyon dolarlık 42 çeşit madenlere sahiptir. Ayrıca ülkemiz 780 bin kilometrekare bir alanda 200 milyon insanı mutlu ve onurlu bir şekilde yaşatacak ekonomik potansiyele de sahiptir.
Ancak yurdumuzun bu zenginliğinde ve güzelliğinde gözü olan bazı emperyalist sömürgeciler ulusal birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyebilirler. Onun için çok uyanık olmamız gerekiyor. Bu çirkin oyunları her halükârda telin etmek için emperyalist şer güçlere şöyle haykırmamız gerekiyor: Ey sömürgeciler, en az bin yıldır et ve kemik olmuş, kardeşliğimizi, ulusal birliğimizi hiçbir oyunla asla bozamazsınız. Çünkü bu vatan hepimizin, bu ulus da hepimiziz. Zira bu durumu halk olarak çok iyi biliyor, tarih boyunca da bunu çok kereler ispat etmiştir.
Bu konuda aşık olduğum; ülkemiz ve ulusumuz için yıllar önce yazdığım bir şiirimi değerli yorumlarınıza sunuyorum:
BıZıM
Dantel gibi işlenmiş bu sahiller,
Bu nehirler, bu göller bizim.
Bin bir renkli çiçeklerin süslediği,
Bu ovalar, bu yaylalar, bu dağlar bizim.
On bin yıllık kültürlerle,
Bu eserler, bu güzeller, bu canlar bizim.
Üç kıtanın ortasında, küçük Asya’da,
Bu ulus, bu namus, bu vatan bizim.
Koşmalıyız durmadan bilgi çağında,
Uygarlık ışığında, insanlık yolunda,
Zira; bu dünya, bu güneş, bu evren bizim.
Mehmet Göncü
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.